Tannur, geliştirdikleri sistemin 865’ten fazla rengi ayırt edebildiğini vurgulayarak, yazılımlarının sivil havacılık, savunma ve tıp teknolojileri gibi bir çok alanda kullanılmasını hedeflediklerini kaydetti. Nöroteknoloji alanına multidisipliner bakış açısıyla yaklaşılması gerektiğini dile getiren Tannur, yapay zekâ ve nöroteknolojinin geleceği için kapsayıcı, erişilebilir ve ileri görüşlü olunması gerektiğini aktardı.
“Yapay Zekâ Destekli Kriz İletişimi: Kamu Güvenliği İçin Stratejiler”
Sunucu ve gazeteci Nadira Tudor’un moderatörlüğünü üstlendiği panelde, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Kamu Diplomasisi Dairesi Başkanı Doç. Dr. Oğuz Güner, Belçika Ulusal Kriz Merkezi Sözcüsü Yves Stevens, ABD’deki Clemson Üniversitesi’nden Prof. Dr. Timothy Sellnow, Endonezya’daki Yarsi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Tjandra Aditama, Fransa merkezli düşünce kuruluşu olan IFRI’nin Güvenlik ve Uluslararası İlişkiler Araştırma Görevlisi Jean-Christophe Noel konuşmacı olarak yer aldı.
Güner, Türkiye’nin dezenformasyondan en çok etkilenen ülkelerden biri olduğuna vurgu yaparak, Avrupa ülkeleri arasında en çok dezenformasyona maruz kalan ülkenin Türkiye olduğunu belirtti.
Sahte veya yanlış haberlerin sosyal medyada çok hızlı yayıldığını aktaran Güner, bilgi kirliliği ve dezenformasyonla mücadele kapsamında yapay zekâdan yararlandıklarını söyledi.Güner, doğal afetler gibi kriz anlarında çok fazla dezenformasyona maruz kalındığına dikkati çekerek, yapay zekânın verilerin değerlendirilmesi ve filtrelenmesi için araç olarak kullanılabileceğini ifade etti.
“Asrın felaketi” olarak nitelendirilen 6 Şubat 2023’teki depreme işaret eden Güner, o dönemde çıkan yanlış ve sahte haberlerin halkın panik olmasına neden olduğunu aktardı.Güner, insanların bilinçlendirilmesi için medya okur yazarlığı konusunda eğitim verilmesi gerektiği vurgusu yaptı.
Kriz anlarında yapay zekâ
Belçika Ulusal Kriz Merkezi Sözcüsü Yves Stevens ise Belçika’daki Ulusal Kriz Merkezi’nin hem krizlerin yönetilmesi hem de koordinasyonun sağlanmasından sorumlu olduğunu vurgulayarak, bu kapsamda, acil durum anında doğru iletişimin kurulması için bir metadoloji geliştirdiklerini belirtti.
Bu metadolojideki ilk ve en önemli adımın, halkın algısının analiz edilmesi olduğunu dile getiren Stevens, sosyal medyada çok fazla bilgi kaynağı olduğunu ve bunların analiz edilmesinin çok zaman aldığına işaret ederek, bu noktada yapay zekâdan yararlandıklarını söyledi.Stevens, Belçika’da 3 resmî dil olduğu için zamana karşı yarışılan kriz anlarında tüm vatandaşların bilgiye ulaşabilmesi için yapay zekâyı kullandıklarını ifade etti.
Kriz ortamlarında, insanların bilgiye aç olduğunun altını çizen Stevens, bunun için kurumların güven ortamı oluşturması gerektiğini belirterek,”İnsanların sizi en güvenli bilgi kaynağı olarak görmesi gerekiyor.” dedi.
Stevens, kriz anlarında önemli olanın insanların sorularına ve duygularına cevap vermek olduğunu vurgulayarak, duygu ya da empati olmadan olaydan etkilenenlerle düzgün iletişimin kurulamayacağını dile getirdi.
Sosyal medyada bilgi kirliliği
Prof. Dr. Timothy Sellnow da sosyal medyada hastalıklar hakkında da bir çok yanlış bilginin yayıldığını belirterek, insanların sosyal medyada doğrulanmamış bilgilere maruz kaldığını vurguladı.Sellnow, dezenformasyonla mücadele kapsamında, güven kazanmış ve esas bilgileri veren figürlerin ortaya konması gerektiğini aktararak, o hastalığa yakalanmış kişilerin bulunması ve onlarla konuşulmasını örnek verdi.
Kriz anında insanların duygusal açıdan desteklenip, rahatlatılmasının önemine dikkati çeken Sellnow, yapay zekânın bu yüzden insanların yerini alamayacağını belirtti.
Yapay zekâ ve çeviri
Prof. Dr. Tjandra Aditama ise Endonezya’da 17 binden fazla ada olduğunu ve ülke genelinde 7 binden fazla yerel dil olduğunu vurgulayarak, dillerin çevrilmesinde bazı sosyal ve kültürel zorluklar yaşandığını ifade etti.Aditama, yapay zekânın sosyal ve kültürel anlamda sorun çıkarmadan çeviri çalışmalarına katkısının önemli olduğunu dile getirdi.
Akademisyenlerin de resmî bilgi kadar güvenilir olduğunu aktaran Aditama, günümüzde sosyal medyada çok fazla takipçisi olan kişilere akademisyenlerden daha çok güvenildiğini söyledi. Noel de, haber almak için bugün en çok kullanılan kaynağın sosyal medya olduğuna işaret ederek, bilgilerin sosyal medyada çok hızlı yayılabildiğini vurguladı.
Yanlış veya sahte bilgilerin yayılmasının önlenmesi için çok hızlı yanıt verilmesi gerektiğinin altını çizen Noel, bunun yapay zekâ ile mümkün olduğunu kaydetti.