DOLAR

34,4884$% 0.07

EURO

36,5229% 0.37

STERLİN

43,7513£% 0.2

GRAM ALTIN

2.945,66%0,36

ÇEYREK ALTIN

5.062,00%0,41

BİTCOİN

3365613฿%5.87111

Öğle Vakti a 12:55
Amsterdam YAğMURLU
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Ahmet Algan

Ahmet Algan

23 Ağustos 2024 Cuma

Türkiye’de Liyakat ve Vurdumduymazlık Sorunu!..

Türkiye’de Liyakat ve Vurdumduymazlık Sorunu!..
0

BEĞENDİM

ABONE OL

-AHMET ALGAN

Onüç yaşında gittiğim Almanya’dan 50 yıl sonra Türkiye ye Nisan 2020’de kesin dönüş yaptım.

Gözlemlerim sonucunda tespit ettiğim husus Türkiye’de sorumluların maalesef liyakat gözetilmeden makamları zapt etmeleridir.

Liyakatı ile bir makama getirilmişse de sorumluluğunu yerine getirmeyip her şeye lakayd davranmasıdır.

BOZUK ŞEHİR PLANI

Şehir planlamada çalışan Belediye elemanları veya mimarlar rant devşirme gayesi ile şehirlerimizi yaşanmaz hale getirmişlerdir. (1)

MESLEK ERBABI SIKINTISI

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, İşçi ve İşverenler Sendikaları ile beraber olup kendilerine gereken meslek erbabını belli bir programla yetiştirmedikleri için eleman ve üretim zorluğu çekmektedirler.

ÜCRETLEMEDE HAKSIZLIK

Meslek kuruluşlarının ve devletin halen halledemediği bir sorunda ücretlendirmede haksızlıklardır. Kalifiyesiz bir elemana ödenen asgari ücretin meslek sahibine de reva görülmesidir. Ücretlenmede kalifiyesiz, Ortaokuldan sonra çırak eğitimini tamamlamışlar, Meslek yüksek okulu mezunları, Yüksek okul mezunları arasında fark oluşturulmalıdır.

ÜNİVERSİTE EĞİTİMİ

Milli Eğitim Bakanlığı Türkiye de istihdam edilemeyecek kadar Yüksek Okul mezunu üretmektedir.

Bu sebeple ihtiyaç fazlası üniversite mezunu ile hem devletimize yüksek maddi külfet yüklemiş, hem de istihdam edemediğimiz mezunların öfkesine muhatap olmuş oluyoruz.

Maliye Bakanlığı kamuda tasarruf etmemiz gerekli diyor, ama 8,4 Milyon Üniversite kapasitesini Almanya seviyesine (2,4 Milyon) düşürmemiz gereklidir demiyor. (2)

KİRA VE EMLAK FİYATLARI

Bundan iki yıl önce kiralar ve emlak fiyatları ölçüsüz şekilde yukarı fırladı. Emlakçılar Odası tavsiye mahiyetinde de olsa ortaya emlak ve kira fiyatlarına ölçü koymadı.

MÜLAKAT SORUNU

Liyakat önemli diyoruz ama kamuda bile insanları üstün liyakata sahip olanların yerine mülakat ile eleyerek az daha liyakatli torpillileri istihdam ediyoruz. Acilen istihdam için mülakat kaldırılmalı, sadece liyakatı ve puanı göz önünde tutan bigisayarlı istihdam oturtulmalı.

ALMANYA’da LİYAKAT

Almanya bizden daha gelişmiş ise sebebi işi ehline vererek olmuştur. Ayrıca sorumlular sorumluluklarını yerine getirmektedirler. (3)

İKİ PRATİK ÖRNEK

Liyakat ve vurdumduymazlığa yaylamızdan pratik iki örnek vermek istiyorum:

Beş yıl önce Mersin Ayvagediği’nde Sağlık Ocağı yanında Mersin Belediyesi Çocuk Oyun Parkı yapmış ama Kaykay’ın düşme alanına köşe taşları döşemiş. Almanya’dan döndüğümde mahallenin muhtarı kanalı ile ve geçtiğimiz ay Twitter üzerinden bu taşların 1,5 metre kaydırılması gerektiğini oyun aletinin fotoğrafı ile Belediye’ye bildirdim. Gelen bildiri:

⦁ Başvuru oluşturuldu.

2806.2024 12:27

Sayın vatandaşımızın talebi; Mersin Ayvagediği yaylasında kayaç aletinizin düşme alanında çocuklar beton köşe taşına düşme tehlikesi ile karşı karşıyadır. konu hakkında gerekli önlemlerin alınmasını talep etmektedir.

Oyun aletinin düşme zemininde köşe taşı ve parkın yanında Sağlık Ocağı’nın „Tıbbi Atık“ konteynerinin olması da tehlike oluşturuyor.

Mersin Belediyesi benim ihtarım üzerine meseleyi inceleyerek(?) bana şu cevabı gönderdi:

⦁ Sayın Vatandaşımızın Talepte Bulunduğu Oyun Grupları Teknik Şartnameye Uygun Olarak Kurulumu Yapılmış Olup, Kurulum Sonrasında Yetkili Akreditasyon Kuruluşları Tarafından; Kayma Uzunlukları, Kayma Açıları, Kayma Genişlikleri, Kaydırak Kenar Yükseklikleri, Kaydırak Yüzey Durumları ve Serbest Düşme Yükseklikleri Başta Olmak Üzere TSE 1176-1, 1176-2+AC, 1176-3, 1176-6+AC Güvenlik Kuralları ve Deney Metotlarına Uygun Olduğuna Dair Denetimleri Yapılarak İdareye Teslim Edilmiş ve Vatandaşlarımızın Kullanımına Açılmıştır.

⦁ İlginiz ve Anlayışınız için Teşekkür Ederiz.

Oyun Aletleri Normu TS EN 1176 bir buçuk metre yüksekliğindeki bu Kaykayın yan tarafındada 1,5 metre düşme zemininin (“düşme enerjisi” nin %60 ını yutan yumuşak materyalden) olmasını istemektedir.

Bu kaykaydan köşe taşına düşen bir çocuğun en kötü ihtimalle ölebileceğini, sakat kalabileceğini, kemiklerinin kırabileceğini aklı selim her insanın bileceği ortada iken, Mersin Belediyesinin yukarıdaki cevabını gönderen eleman sizce liyakatlı mıdır?

ÇAPAR AYVAGEDİĞİ İLKOKULU

İkinci misalde, 2020 yaz ayında Çapar Ayvagediği Yaylasında İlkokul bahçesinde kurulu oyun aletinin lastik düşme zemini parçalanmıştı. Bu eksiği sorumlulara bildirmiştim.

Bu yıl lastik zeminden eser kalmamış, düşme zemin olarak beton ortaya çıkmış. Geçen sene de Milli Eğitim Müdürlüğüne bildirmeme rağmen oyun aleti bu tehlikesi ile halen çocukların kullanımına açık.

Berlin Eyaletinde hayati tehlike teşkil eden böyle bir durumu bildirmem üzerine eksiği giderilene kadar oyun aleti 2 metre yüksek çitle çevrilmişti.

Türkiye’de sorumluluk taşıyan insanlar neden lakayd davranır, anlamış değilim.

Basında da sıkça okunduğu gibi sorumluların sorumsuz ve lakayd davranması sonucu illa insanlar ölmesi veya sakat kalması mı lazım?

Dipnotlar:

www.hertaraf.com/haber-belediyecilik-rantcilik-mi-ahmet-algan-12948

www.euturkhaber.com/almanya-ve-turkiyede-universite-egitimi-2/

⦁ “…Bilenler ile bilmeyenler, hiç bir olur mu?…” Zümer Suresi 9. Ayet

Devamını Oku

Nach 50 Jahren Aufenthalt in Deutschland

Nach 50 Jahren Aufenthalt in Deutschland
1

BEĞENDİM

ABONE OL

-Ahmet ALGAN/

(Türkische Übersetzung am Ende des Artikels)

Im September 1970 kam ich nach Berlin. Meine Eltern lebten bereits als Arbeitskräfte seit 1964 in Deutschland. Ich wurde eingeschult in eine 7. Ausländerklasse in Kreuzberg. Mit Abgangszeugnis der 8. Klasse der Gerhardt-Hauptmann-Schule (Hauptschule) ging ich ein Jahr lang zu Annedore-Leber-Ausbildungswerkstatt. Im September 1973 fing ich eine Maschinenschlosser-Lehre bei Siemens AG in Berlin-Spandau. Abends habe ich parallel die 9. und 10. Klasse besucht und beendete auch parallell meine Lehre im März 1976. Im gleichen Monat fing ich meine Fachabitur an. Ein Jahr später (März 1977) habe ich mein Studium bei der Technischen Fachhochschule angefangen. Als Graduierte Maschineningenieur fing ich im März 1980 bei der Technischen Hochschule Maschinenbau weiterzustudieren. Im Sommer 1980 heiratete und fing ich bei der Firma Borsig in Berlin als Konstrukteur zu arbeiten. Ein Jahr Später (Juli 1981) übernahm ich auf energisches Bitten meines Schwiegervaters die Geschäftsführerstelle des Hicret-Verlag in Frankfurt/M, die ich bis Januar 1985 führte.

Im Anschluß bin ich mit meiner Familie nach Berlin umgezogen und habe mein Militärdienst in der Türkei zwischen März bis Juni 1985 absolviert.

Nach zwei Wochen Arbeitslosigkeit fing ich am 15.Juli 1985 als Konstrukteur zum zweiten Mal bei der Firma Borsig an. Am 1.Januar 1990 wechselte ich meine Arbeit zur Unfallkasse Berlin.

Durch meine vorzeitige Berentung Ende Januar 2020 wanderte ich im April 2020 in die Türkei aus. Seitdem lebe ich als Rentner in Mersin.

LEBEN IN DER TURKEI

Mersin eine “häßliche Stadt” am Mittelmeer

Wäre Mersin unter deutscher Verwaltung gewesen, wäre Sie eine Traumstadt, vermute ich.

Die Stadt am Mittelmeer hat eine milde Klima im Winter und tropische, unerträgliche (100% tige) feuchte Klima im Sommer. Unerträglich, weildie Feuchtigkeit einem das Atmen erschwert und ohne sich zu bewegen, die Kleidung durch das Schwitzen am Körper klebt.

Zum Glück weht der Windtagsüber in der Küstenstadt aus Meeresrichtung und Nachts hat man den Wind vom Berg. Wenn es Windstille herscht, kann man in MersinohneKlimaanlage nicht aushalten.

Wohnungen sind schlecht geplant:

Fast alle Wohnungen haben keine Fenster gleichzeitig auf Süd- und Nordseite und müssen gezwungenerweise künstlich durch Klimaanlagen gekühlt werden.

Die natürliche Luftzirkulation wurde auch bei der Stadtplanung überhaupt nicht berücksichtigt worden. Die Strassen führen leider nicht durchgängig in Süd/Nord-(Meer/Berg-)Richtung. Die Richtungen der vorhandenen Strassen sind so wirrwar, fast in alle Himmelsrichtungen gerichtet und enden oft in einer (Wind-) Sackgasse.

Ein anderes großes Versäumnis bei der Stadtplanung:

Man baute parallel zum Strand bis zu 20 stöckige Hochhäuser, um“Wohnung mit Meeresblick” anzubieten.

Die Häuser ab der 2.Reihe haben keinen “Meeresblick” mehr und bekommen auch nicht den natürlichen Windzug ab. Die Menschen “ersticken” in ihren Wohnungen.

In Mersinwird eineErdbebenkatostropheerwartet

Die Türkei sitzt auf mehreren Erdplatten und es gibt kein Tag wo es nicht wackelt. Man kann sagen, daß die ganze Türkei Erdbebengebiet ist. Man kann die täglichen Erschütterungen auf Seiten der AFAD verfolgen: (www.deprem.afad.gov.tr/last-earthquakes)

Beim letzten Erdbeben am 6.Februar 2023 starben im Südosten des Landes und sogar in Adana (65 Km zu Mersin) fast 60 Tausend Menschen. Viele Häuser auch in Mersin wurden erschüttert und haben bauliche Schäden bekommen.

In Mersin sind viele Häuser an der Küste bis Silifke wortwörtlich “aufs Sand” gebaut. Ab einer “Erdbebenstärke 4” haben wir die nächste Erdbebenkatostrophe, diesmal in Mersin zu erwarten.

Die Katostrophe kommt. Denn beim Bau wurden in den Stahlbeton dieser Häuser wenige Eisenstäbe und Zement eingesetzt.

Häuser in Flußbetten

In Mersin führen kammartig 10 bis 15 “Bergrücken” vom Berg zum Meer.

Die Häuser hätten nur auf diese Bergrücken gebaut werden müssen.

Zwischen diesen “Bergrücken” aus Felsen fließen normalerweise kleine und grosse Flüsse. Diese “Flüsse” sind entweder eingeengt in zwei Betonwände oder Betonröhre “eingequetscht”. Auf die relativ weichen Flußbettböden stehen nun große Hochhäuser. Sie sind auch Erdbeben- und Flutgefährdet.

In Mersin leben 3,5 Milionen Menschen

Nach offizieller Statistik leben in Mersin 1,916 Millionen Menschen: (http://www.mersin.gov.tr/nufus-ve-dagilim)

Leidergibt die Statistik nur amtlich registrierten Bevölkerung wieder.Viele Europär, Ukrainer, Russen, Syrer, sowie Menschen, die in anderen Städtten amtlich registrierte türkische Bevölkerung nicht erfaßt.Diese nicht wenige Menschen pendeln sowohl im Sommer als auch im Winter zwischen Mersin und ihrer Stadt.Viele überlebende Erdbebenopfer in der Stadt und syrische Asylanten sind in diesen offiziellen Zahlen nicht erfaßt. Die realen Zahlen sind schätzungsweise 3,5 Milionen Menschen und mehr.

Kapazität der Klärwerke ist unzureichend:

Nach den Angaben der offiziellen Internetseite (www.meski.gov.tr/pages/Tesis.xhtml) der Wasserwerke Mersin(MESKI) ist die Kapazität der Klärwerke aber für 2,48 Milionen Menschen ausgelegt (Siehe die Liste der Klärwerke)**.

Das ganze Abwasser zwischen Karataş und Silifke fließt in den Halbbecken* vor Mersin. Mit diesem “gereinigtem” Abwasser hätte man die Zitrus- und Bananenplantagen bewässert, statt das “Klowasser” im Meer zu entsorgen.

Die Fischerfinden wegen des Schlamms in diesem Halbbecken vor Mersin keine Fische mehr. Sie müssen in die tiefe des Mittelmeeres rausfahren.

Der Strand zwischen Mersin und Silifke ist leidervoll und häßlich verbautworden. Warum immer noch Touristen in diese hässliche Orte kommen, verwundert mich. Zu den hässlichen Verbauung kommen jeden Tag neue Bauten hinzu. Aus meiner Sicht interressieren sich die privaten “Städteplaner”die Stadtplanung überhaupt nicht. Sie denken nur auf ihre Profit und kassieren reichlich. Die ganzen schönen Buchten sind leider voll verbaut.

Die römische Geschichte geht verloren

Die historischen Siedlungen aus römischer Zeit zwischen Mersin und Silifke sind durch häßliche Bauten ruiniert. Eine Geschichte geht hier verloren.

3.Weltkrieg ist vor der Tür

Die Zionisten (Rechtsradikalen) in Israel glauben nach der Thora das aussererwählte Volk zu sein. Gott soll Ihnen “Großisrael” zwischen Nil und Euphrat versprochen haben. Die Grenzen des Großisrael umfassen Landstriche von Ägypten, Saudi Arabien, Jordanien, Irak, Syrien, Libanon und Türkei.

Aus diesem Grund ist die ganze Islamische Weltbeunruhigt vor der Expansionspolitik Israels.

In der letzten militärischen Auseinandersetzung in Gaza starben 34 Tausend Palestinenser (70% von Ihnen Frauen und Kinder) durch israelische Bomben. In Gazastreifen sind nach Aussage des Vereinten Nation 60% der Bauten zerbommt worden. Diese grenzenlose Vernichtung soll, wie Natenjahu am 28.10.2023 verkündet hat, auf die Aussage des alten Bibels, Samuel 15/3*** beruhen.

In allen islamischen Staaten sind die Muslime voller Wut vor Tatenlosigkeit des Weltverbandes und sie sind fest der Überzeugung, daß es zu einem großen Krieg zwischen den “Juden” und Muslime kommen wird. Denn derletzte Prophet Muhammed(sav) soll dies verkündet haben: “Die Welt wird nicht untergehen, bevor Muslime und Juden miteinander gekämpft haben”. In diesem Hadith wird auch von einem großen Holacoust berichtet. Gott bewahre uns vor dieser grossen Katastrophe.

Atomkraftwerk in Akkuyu

Für die Türkei wird dieser Krieg nicht folgenlos bleiben. Unweit von Mersin bauen die Russen eine Atomkraftwerk in Akkuyu für die von der türkischen Industrie benötigte Energie. Wenn die Israilis oder die Amerikaner die Anlage zerbomben, ist die nächste Chernobyl in Mersin zu befürchten. Da die Atomanlage den Russen gehört, ist eine Auseinandersetzung mit den USA auch nach Ukrainekonflikt vorprogramiert. Viele Menschen befürchten, daß es zu einem Weltkrieg kommt.

Alle vernünftigen Menschen und Staaten können diese befürchtete Weltkrieg vermeiden, in dem sie eine Zweistaatenlösung für Israel und Palestina beisteuern.

Autor:

Dipl. Ing. Ahmet Algan und Aufsichtsperson (SGB VII)

E-Mail: ahmet.algan1957@web.de

Tel: 0090-551-1589430

** ) “Halbbecken” am Mittelmeer vor Mersin

KLÄRWERKE* in Mersin Kapazität (M3/Tag) Personen
Mezitli 55.000 384.000
Bozyazı 4.630 26.500
Tarsus 61.272 436.219
Erdemli (*) 16.656 100.000
Silifke 21.000 90.000
Anamur 26.556 140.000
Karaduvar 189.523 (*) 1.137.896
Atakent 5.800 (*) 34.823
Kargıpınarı (*) 1.800 (*) 36.024
Kızkalesi 7.940 40.000
Limonlu 9.627 33.300
Mut 14.640 57.272
Anamur-Akina-1 45 220
Anamur-Akina-2 64 285
Anamur-Akina-3 22 100
Anamur-Akina-4 72 220
Anamur-Ormancık-1 88 152
Anamur-Ormancık-2 130 200
Anamur-Sarıağaç 86 180
Silifke-Mara 400 2.000
Erdemli-Sarıyer 200 1.000
Karakeşli 200 1.000

Personenkapazität der Klärwerke in Mersin:                        2.487.367 (*) hochgerechnet

*** )

Buch Samuel, Kapitel 15,3

„Darum zieh jetzt in den Kampf und schlag Amalek! Weihe alles, was ihm gehört, dem Untergang! Schone es nicht, sondern töte Männer und Frauen, Kinder und Säuglinge, Rinder und Schafe, Kamele und Esel!“

https://www.uibk.ac.at/theol/leseraum/bibel/1sam15.html

….

Türkçe Tercüme:

Almanya da 50 Yıl ardından

Eylül 1970 de Berlin e geldim. Annem ve Babam Almanya da 1964 den beri işçi olarak yaşıyorlardı.

Beni Kreuzberg semtinde tamamı türk talebelerden oluşan 7. Sınıfa koydular. Gerhardt-Hauptmann-Hauptschule den 8.Sınıf Terk Karnesi ile bir yıl boyunca “Annedore-Leber-Ausbildungswerkstatt” atölyesinde çalıştım.

Eylül 1973 te Spandau semtindeki Siemens AG Firmasında Makine Tesviyecisi mesleğine başladım. Mart 1976 ya kadar akşamlarıda 9. ve 10.sınıfımı ve mesleğimi paralel olarak bitirdim.

Aynı ay meslek lisesine, bir yıl sonrada lise diploması ile “Technische Fachhochschule Berlin” de Makine Mühendisliği eğitimime başladım.

Bu okuldan aldığım diplomam ile Mart 1980 de “Technische Hochschule” de eğitimime devam ettim. Bu eğitimimi keserek 1980 yaz ayında evlendim ve Buhar Türbünü Makine Konstruktörü olarak Borsig AG de işe başladım.

Bir yıl sonra (Temmuz 1981) kayınpederimin ısrarı ile Frankfurt da Milli Gazete nin müdürlüğünü üstlendim. Bu vazifemi Ocak 1985 e kadar yürüttüm.

Ailemle döndüğüm ve yerleştiğim Berlin den askerliğimi yapmak için Türkiye ye gittim. Kısa devre askerliğimi Haziran 1985 sonunda bitirdim.

Berlin de iki hafta işsizlikten sonra eski çalıştığım Firmam Borsig AG de tekrar Piston Makineleri Konstruktörü olarak işe başladım.

1.Ocak 1990 da işimi değiştirerek Berlin Eyaleti Sosyal Kaza Sigortası “Unfallkasse Berlin” de İş Güvenliği bölümünde işe başladım.

30 yıl İş Güvenliği Uzmanı ve Müfettişi olarak çalıştığım bu işimden Şubat 2020 de 63 yaşımda erken emekli oldum. Almanya da aldığım emekli maaşımla geçinemeyeceğim için Nisan 2020 de Türkiye ye temelli geri döndüm.  

TÜRKİYE DE YAŞAM

Akdenizin “çirkin şehri” Mersin

Mersin Almanya nın idaresinde bir şehir olsa idi, herhalde Cennet gibi bir şehir olurdu.

Akdeniz sahilindeki bu şehrin kış aylarında yumuşak, yaz aylarında tropik, nemli (%100) ve çekilmez bir kliması var. “Çekilmez” liği sıcaklık ve yüksek neminden dolayı nefes aldırmadığından ve hareket etmesenizde terleyip çamaşırınızın vucudunuza yapışmasındandır.

Allah dan bu deniz kenarı şehirde gündüz denizden, gece de dağ tarafından esen rüzgarı var. Rüzgar kesildiği anda Mersin de Klimasız bunalır, çıldırırsınız.

Mevcut daireler yanlış planlanmış:

Mersin de hemen hemen dairelerin tümünde tabiihavalandırma için gerekli kuzey ve güney pencereleri olmadığından evler havalandırmayı sağlamak için klima takmak mecburiyetindeler.

Şehir planıda yok

Tabii havalandırma şehrin planlanmasında da göz ardı edilmiştir. Cadde ve sokaklar maalesef güney/kuzey istikametinde düzenlenmemiştir. Mevcut cadde ve sokaklar o kadar karma karışıkki  adeta “rüzgar çıkmaz sokağı” dır. Kuzey Güney istikametli yapılan kısa sokaklarda dahi ne denizi nede dağı görmeniz ve rüzgarı hissetmeniz mümkün değildir, zira belli mesafe sonra önleri başka binalarla kapalıdır.

Şehrin yapılanmasındaki büyük hata:

Sahilde “Deniz manzaralı ev” sunmak için denize paralel yan yana 20 kata varan binaların yapılması adetarüzgarın ve deniz manzarasının önüne çekilen bir “Çin Seddi” oluşturmaktadır. İkinci sırada ve devamında yapılan evler ne denizi görebiliyor nede  havadanistifade edebiliyorlar, kısacası nefessizlikten boğuluyolar.

Mersin de büyük bir deprem felaketi beklenmekte

Türkiye bir çok yer tabakası üzerinde oturduğu için gün geçmez sallanmayan yeri yoktur. Tüm Türkiye deprem bölgesi desek yeridir. Günlük ufak, orta veya büyük depremleri AFAD İnternet sayfasında takip edebilirsiniz:(www.deprem.afad.gov.tr/last-earthquakes)

Altı Şubat 2023 te Güneydoğu daki depremde, hatta Adana da (Mersine 65 km uzakta), yıkılan evlerde 51 bin insanımızı kaybettik. Mersin de de evler sallandı ve bir çok binada hasar meydana geldi.

Kum üzerine yapılan binalar

Mersin sahil şeridinde evler Silifkeye kadar kum üzerine yapılmıştır. Bu sebepten dolayı dört şiddetinden itibaren Mersin de olabilecek bir deprem felaket demektir.Felaket şu sebepten gelebilir: Şu ana kadar yapılan evlerin betonuna ne yeterli demir ve nede çimento koyulmamıştır.

Dere yatağında evler

Mersin de deniz ile dağ arasında 10-15 “dağ” sırtı mevcuttur. Tüm evler bu dağ sırtlarına yapılması gerekirdi. Bu dağ sırtlarının arasından küçük ve büyük dereler akmakta idi. Bu dereler ya iki beton duvar arasına veya yer altında beton borulara sevk edildiler. Dere yataklarına (yumuşak tarım arazilerine) binalar dikildi. Bu binalar ya depremde veya bir sel felaketinde yıkılma tehlikesi altındadır.

Mersin de 3,5 Milyon İnsan yaşamaktadır

Resmi istatistikler Mersin de 1,9 Milyon insanın yaşadığını söylüyor: (http://www.mersin.gov.tr/nufus-ve-dagilim)

Bu istatistik resmen nufusta kayıtlı halkın rakımlarını veriyor. Bir çok Avrupalı, Ukraynalı, Rus, Suriyeli ve nufusu başka şehirlerde kayıtlı türk vatandaşlarını kapsamıyor. Sayıları az olmayan bu insanlar hem yaz hem kış aylarında Mersin ile kendi şehirleri arasında gidip gelmekteler.

Şehirdeki depremzedeler ve Suriyeli sığınmacılarda bu resmi rakamlarda bulunmuyor. Hakiki rakamlar tahminen 3,5 Milyonun üzerinde.

Arıtma tesislerinin kapasitesi yetersiz.

Mersin Su ve Kanalizasyon İşletmeleri MESKİ nin İnternet sayfasında Arıtma Tesislerinin Kapasitesi 2,48 Milyon İnsan olarak verilmektedir** (Aşağıda Arıtma Tesisleri Listesine bakınız) (www.meski.gov.tr/pages/Tesis.xhtml).

Karataş ve Silifke arasındaki tüm arıtılan sular Mersin körfezine akmaktadır. Bu “arıtılan” tuvalet su denize akıtılmasaydı, portakal ve muz bahçeleri sulanabilirdi.

Mersin körfezinde biriken bu arıtım çamurundan dolayı balıkçılar balık avlanabilmek için körfezin sınırları dışına çıkmak mecburiyetindeler.

Çirkin bir yapılanma

Mersin ve Silifke arası sahillerde çirkin bir yapılanmamevcuttur. Bu çirkin yapılanmaya rağmen bu koylara halen turistin gelmesine şaşıyorum.

Şehircilik planlanmasının küçük ilçelere verilmesi ile tüm tabiat güzellikleri mahv olmuş durumda. Binaların deniz kenarına kadar ve dip dibe yapılması ilçelerimizi tamamen çirkinleştirmiştir.

Belediyelerin vazifelendirdiği “Şehir planlayıcılar” rant devşirme peşinde güzelim tabiat güzelliğine sahip koyları yaşanmaz şekilde binalarla doldurmaya devam etmekteler.

Tarih kayboluyor

Mersin ve Silifke arasında Romalılardan kalma tarihi yerleşim yerleri çirkin yeni yapılara kurban gitmekte.

3. Dünya savaşı kapıda

İsrail de Siyonistler (Irkçılar) tahrif edilmiş Tevrata göre kendilerinin seçilmiş millet olduğuna inanıyorlar. İnaçlarına göre Allah kendilerine Nil nehri ile Fırat nehri arasında “Büyük İsrail Devleti” sözü vermiş.

Büyük İsrailin sınırları Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiyenin bir kısmı ile Ürdün, Irak, Suriye ve Lübna nın tamamını ihtiva etmekte.

Bu sebeple tüm İslam Alemi İsrail in topraklarını genişletmesinden huzursuzdurlar.

Son Gazze savaşında Ocak 2024 e kadar 34 bin Filistinli öldürülmüştür (Bunların %70 i Kadın ve Çocuklardır).

Birleşmiş Milletler Teşkilatı verilerine göre Gazze de bulunan binaların %60 ı tahrip edilmiş durumdadır.

Bu sınırsız imhanın kaynağı Natenjahu nun 28.10.2023 te söylediği gibi Tevratta Samuel Kitabı 15/3 Bölümüne dayanmaktadır.

Tüm islam alemi dünya devletlerinin savaşı durdurmak için İsrail e müdahele etmediğine kin ve nefret duymaktadırlar. Müslümanlar bu işin nihayetinde Yahudiler ile Müslümanlar arasında büyük bir savaşın olacağına inanmaktadırlar.

Zira son Peygamber Muhammed (sav) bir hadisinde “Müslümanlarla yahudiler arasında savaş olmadan kıyamet kopmayacak” demiştir. Hadisin devamında Yahudilerin toptan imha edileceğide söylenmiştir.Rabbim hepimizi büyük felaketten korusun, inşaallah.

Akkuyu da Nükleer Santral

Bu büyük savaş Türkiye içinde neticesiz kalmayacaktır. Mersin sınırında Akkuyu da Ruslar Türk sanayisi için gerekli enerjiyi sağlayacak Nükleer santral kurmaktadırlar.

İsrail veya Amerika bu tesisi bombaladığı anda Mersinde ikinci Çernobil” felaketi yaşanacaktır.

Bu tesis Ruslara ait olduğundan Ukrayna savaşından sonra Rusya ile Amerika arasında çatışma olacaktır. Bu sebepten bir çok insan 3.Dünya Savaşının meydana geleceği endişesini taşımaktadır.

Tüm akıllı isanların ve devletlerin böyle bir savaşın meydana gelmemesi ve orta doğuda barışın sağlanması için Filistin devletinin resmen kurulmasına çaba sarfetmesi gerekmektedir.

Ahmet Algan, E-Mail: ahmet.algan1957@web.de , Tel: 0090-551-1589430

** )  Silifke Karataş arası Mersin körfezi

*MERSİN deki Arıtma Tesisleri

Kapasite (M3/Gün)

Nufus

Mezitli

55.000

384.000

Bozyazı

4.630

26.500

Tarsus

61.272

436.219

Erdemli

(*) 16.656

100.000

Silifke

21.000

90.000

Anamur

26.556

140.000

Karaduvar

189.523

(*) 1.137.896

Atakent

5.800

(*) 34.823

Kargıpınarı

(*) 1.800

(*) 36.024

Kızkalesi

7.940

40.000

Limonlu

9.627

33.300

Mut

14.640

57.272

Anamur-Akina-1

45

220

Anamur-Akina-2

64

285

Anamur-Akina-3

22

100

Anamur-Akina-4

72

220

Anamur-Ormancık-1

88

152

Anamur-Ormancık-2

130

200

Anamur-Sarıağaç

86

180

Silifke-Mara

400

2.000

Erdemli-Sarıyer

200

1.000

Karakeşli

200

1.000

Mersin deki Arıtma kapasitesi (Nufus):                                                     2.487.367 (*) hesap edilmiş

*** )

Tahrif edilmiş Tevrat, Samuel Kitabı, Bölüm 15,3

Git, Ameliklere saldır ve onlara ait olan her şeyitamamen yok et. Onları esirgeme; erkekleri ve kadınları, çocukları ve emzikteki bebekleri, sığırları ve koyunları, develeri ve eşekleri öldür.

https://kutsalkitap.info.tr/?q=1Sa.15:3

 

Devamını Oku

Cumhurbaşkanımızın “3 Çocuk” hesabı

Cumhurbaşkanımızın “3 Çocuk” hesabı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

– AHMET ALGAN

Tedavimi üstlenen Fizyoterapiste kaç çocuğu olduğunu soruyorum. 2 yaşında bir kızının olduğunu ve başka da çocuk sahibi olmak istemediklerini söylüyor.

Altı çocuk babası olarak bu tutum benim acaibime gittiği için sebebini öğrenmek istiyorum.

13 yaşında Almanya ya gidip üç yıl önce 63 yaşında temelli döndüğümden Türkiye de kime dokunsam geçim sıkıntısından bahsettiğini tespit etmişimdir.

Fizyoterapiste kulak kabartıyorum:

Hanımının da sağlık branşında çalıştığını ve ikisininde asgari ücretle 22 bin Lira bir gelirlerine karşılık ev sahibi ile kavga dövüş 8.000 Lira kira arttırmasına anlaştıklarını, geçim için ikisinin de çalışması gerektiğinden çocuğun bakımı için kreşe 6500 Lira verdiklerini, mobil olmak için arabalarının olduğunu söyleyerek geçim için pek zorlandıklarını öğreniyorum.

Berlin Eyaleti 4 yıl önce çocuk doğumunu desteklemek için Kreş bakımını ücretsiz yapmıştı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) in vermiş olduğu bilgiye göre nufusumuzun sabit kalması için her ailenin 2,2 çocuğu olması gerekiyormuş.

Türkiye yi bekleyen büyük tehlike: Geç evlilik ve Ailelerin çocuksuzluğu.

TÜİK geçtiğimiz yıl Türkiye de aile başına 1,6 çocuk doğduğunu bildiriyor. Doğum oranının hızlı bir şekilde düşmesi Türkiye ye yakın zamanda büyük zorluklar getirecek. Şu anda zaten çok zor durumda olan Sosyal Sistemi işlemez hale getirecek.

50 yıl Almanya da kalmış biri olarak Türkiye de bir çok yanlışların yapıldığı görüşündeyim:

1) Almanya da İşverenler ile Alman Devleti Endüstrinin ihtiyacı olan 360 çeşit Meslek elemanını ortak olarak eğitmektedir.

Sahiplerini yakından tanıdığım kapı üreten bir Firma CNC Makinelerini çalıştıracak eleman; üç sene önce evimin mobilyalarını üreten mobilyacı arkadaşında döne döne marangoz ustası aradığını biliyorum.

Türkiye de tüm Meslek Odaları, İşverenler Sendikası ne işle uğraşır? Neden bir çözüm üretmezler?

2) Yukarıdaki Fizyoterapist misalinde görüldüğü gibi Türkiyenin genelinde vazıfsız işçiye ödenen asgari ücret neden meslek sahibinede reva görülür.

İşverenin işçisine bir babanın evladına gösterdiği sorumluluğu vardır.

Türk işverenleri kalifiyeli elemanı elinde tutabilmek ve kalifiyeli iş yaptırabilmek için asgari ücret politikasından vazgeçmesi gerekmektedir.

Çalışma Bakanlığı, İşçi ve İşverenler Sendikası müştereken tavsiye maksatlı “Meslek Maaş Listesioluşturabilirler.

Fizyoterapistin hanımı doğumdan sonra 4 ay evde kalarak evladını emzirebilmiş. Çalışma kanununda acilen değişiklik yapılarak emzirme süresi 2 yıla (Bakara Suresi, 233.Ayet) çıkarılması gerekmektedir.

Almanya misali “Çocuk parası” ile doğumlar desteklenmelidir. Almanya Anne veya değişimli olarak Babanında evde çocuk bakım süresini üç yıla çıkarmıştır.

3) Kira ve satılık daire fiyatları: Üç yıl önce benimle aynı binada oturan bir kiracı 1700 Lira ödüyordu. Bu kiracı çıkarılarak ev 2900 Liraya kiraya verildi.
O kiracıda bir yıl sonra çıkarılarak daire 5500 Liraya kiralanmıştı. Üçüncü kiracıda bir ay önce çıkarıldı ve daire 14.000 Liraya yeni kiracı bekliyor.

Haziran 2020 de aynı binada 3+1 daireyi 396 bin Lira (37 bin Euro) ya satın almıştım. Bugün binamızda aynı büyüklükte bir daire 2,5 Milyon Lira (79 bin Euro) alıcı bekliyor. Bu fiyatlar neye göre isteniyor?

Bu ülke de her türlü fiyat artışlarında bir düzensizlik var.

Pozcuda Emlakçılar Odasına gittim ve Odanın kira ve daire fiyatları ile ilgili bir tavsiyesi olup olmadığını sordum, cevap alamadım.

Türkiye de Odalar ne işle uğraşır anlayamadım. Bilgi birikimi (Sure 16, Ayet 43) olan Odalar çözüm üretmeyecekte kim problemleri çözecek?

Devlet kira artışına %25 lik bir sınır getirdi ama kiracıların istismarı (Almanya da yaşayan kardeşimin Mersin deki dairesinde kiracı 850 Liraya oturmakta) ve ev sahiplerinin aç gözlülüklerinden problem hal olmuş değil.

Devletin asgari ücreti arttırması ile otomatikman kiralarada anormal zam geliyor. Bence Almanya daki gibi dar gelirlilere kiraya tahsis edilen Kooperatif evlerinin yapılması ile piyasa realist fiyatlara çekilir ve bu problem hal olur düşüncesindeyim. Türkiye Kiralık DaireKooperatifinin kurulmasını TOKİ üstlenebilir.

Piyasanın realist fiyatlara dönmesine kadar işe devletin kira fiyatlarına yön vermesi ile başlanabilir:

Türkiye de Kiracı/Ev sahibi anlaşmazlıklarının çözümü için çalışan “Arabulucular/Hakimler” e yardım etmekiçin gelir sınıfları ve kira sınırları oluşturulabilir.

Gelir sınıflarına misal: emekliler, asgari ücretle çalışanlar, meslek sahibi orta tabaka, üst düzey maaş alanlar.

Evlerin kira sınırı: Evlerin yaşı, semti, büyüklüğü, kalitesi, havadar (misal: Mersin de dairelerin güney/kuzey cephesinin) olması ve güneş görmesi,… gibi hususlar göz önünde tutularak kiraların aile gelirinin 1/3 geçmemesi hedeflenebilir.

Berlin Eyaleti kira sınırlandırmasını her yıl çıkardığı “Mietspiegel” listesi ile ayarlamaya çalışmaktadır.

Ahmet Algan

Yüksek Makine Mühendisi ve Berlin Eyaleti Sosyal Kaza Sigortası İş Güvenliği Uzmanı ve Müfettişi Emeklisi

Devamını Oku

Almanya ve Türkiye’de Üniversite Eğitimi

Almanya ve Türkiye’de Üniversite Eğitimi
0

BEĞENDİM

ABONE OL
  • Ahmet ALGAN/Yüksek Makine Makine Mühendisi 

İki ülkede yüksek öğrenim istatistiği şunu gösteriyor:

Ülke Ünüversite talebesi Yurt kapasitesi
Almanya 2,4 Milyon 240 bin
Türkiye 8,4 Milyon 840 bin

 

BİRİNCİ SORUN: İSTİHDAM

Türkiye de yüksek okullarda okuyan talebeler Almanya rakamlarının tam dört katıdır. Üniversiteyi bitirenler bu sebepten istihdam edilememektedirler.

Türkiye de Üniversitelerin yarısından fazlası kalifiyeli meslek sahibi eleman yetiştiren ‘Meslek Yüksek Okulları’na dönüşmesi şarttır.

İşverenler şu anda kalifiyeli meslek sahibi eleman bulmakta zorlanmaktadırlar. İşverenler Meslek Yüksek Okulları ile işbirliğine girerek kalifiyeli elemanın yetişmesini ortaklaşa sağlamalıdırlar.

Aksi takdirde üniversitede teori eğitimi görmüş ama iş hayatına uzak ve iş verenin işine yaramayan işsizler ordusu üretmiş olacağız.

İKİNCİ SORUN: YURT KAPASİTESİ

Türkiye de olduğu gibi Almanya’da da her 10 üniversite talebesinden biri yurt yeri bulabilmektedir. Başka bir şehirde okumak isteyen talebeler yurt kapasitesi yeterli olmadığı için kiralık bir dairede kalmak mecburiyetinde kalmaktadır.

Kiralık dairelere üniversite öğrencileri tarafından talebin çoğalması kiralarında artmasına sebep olmaktadır. Veliler çocuklarının yüksek okul diplomasına sahip olması için olmadık maddi fedakarlıkta bulunmaktadırlar. Arsasını, dairesini, arabasını satmak mecburiyetinde kalan, 2. bir yan iş tutan veli sayısı az değildir.

Veliler bu maddi külfetten nasıl kurtulabilirler?

Talebeler anne ve babalarının evinde kalıp kendi şehirlerinde okumuş olsalar kira ödemeyecekler, çamaşırları yıkanacak, yemekleri pişecek ve velilerde çocuklarını okutmak için mal ve mülklerini satmak mecburiyetinde kalmayacaklardır.

Başka bir şehirde istedikleri üniversitede okumak isteyen talebeler KYK yurtlarında kalarak masrafları minimuma indirecekler.

KYK yurtlarının Almanya’da olduğu gibi her on üniversite talebesinden biri kadar kapasitesi olduğu için diğer şehirde okumak sadece çok başarılı %10’a giren talebeye mahsus olması ile mümkün olacaktır.

Ezberci bir eğitim sınav sisteminden nasıl kurtulunulur?

İlk önce üniversiteye giriş imtihanlarının kalkması icap edecektir. Almanya’da olduğu gibi üniversitede belli dalları okumak için not ortalaması baz alınabilir.

İlk, orta ve lisede 12 yıl okuyan bir talebenin okul notları ortalaması o talebenin çalışkan bir talebe olup olmadığı delili için yeterlidir.

İlk %10’a giren başarılı öğrenci bu metotla tesbit edilebilir. Böylece veliler de sınav hazırlık kurs masraflarından kurtulmuş olurlar.

ÜÇÜNCÜ SORUN: AHLAK ve BAŞARI

Türkiye’de 8,4 milyon üniversite öğrencisi sosyal kontrolden uzak başka şehirlerde okudukları için hem kendilerinin hem de yaşadıkları şehirlerdeki halkın ahlakını bozmaktadırlar. Bu sebepten talebelerin üniversitelere yerleşimi büyük ölçüde velinin ikamet ettiği şehirde gerçekleşmesi lazımdır.

Bilhassa dini temeli olmayan ve his/aşk kontrolü yapamayan gençlerimiz de “sevgili” hayatından, haramdan, şiddet ve ölüm olaylarına kurban gitmekten, vaktini ve enerjisini okul yerine diğer cinsine odaklamaktan kurtulmuş ve okul hayatında daha başarılı olacaklardır.

Devamını Oku

Kıdem Tazminatı Yerine ‘Firma Emekliliği’

Kıdem Tazminatı Yerine ‘Firma Emekliliği’
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ahmet ALGAN

Almanya’da son işimde 30 yıl ve 1 ay çalışmıştım. 39 yıl çalışmamdan sonra 63 yaşında (erken) emekliye ayrılmamla bana sadece Emekli Sandığı’na işverenle ortak ödediğim sigorta aidatımdan mütevellit (%10,5 kesintili) emekli maaşı bağladılar.

Almanya emeklilerin emekli sandığından aldıkları az bir maaş* ile muhtaç duruma düşmemesi için normal emekli maaşına ilaveten işçi/işveren katılımlı “Firmenrente” = Firma maaşı ve işçi/devlet katılımlı ‘Bireysel Emekli Maaş’ sistemini uygulamaktadır.

Almanya da tazminat

Almanya’da bir işçi bir iş yerinden çıkarılır ve suç mahkemece işverene yüklenirse karşılıklı anlaşılarak işe geri dönmeme şartı ile işçiye kıdem tazminatı ödenir.

Tüm kanunlarımız Avrupa’dan kaynaklandığı halde emekliye ayrılan bir işçinin Almanya’da olmayan “kıdem tazminatı” almasının sebebini anlamış değilim.

Kıdem tazminatının getirdiği dezavantajlar:

Türkiye’de asgari ücretle (8500 TL) 30 yıl çalışan bir işçiye işveren emekliye ayrıldığında 217 bin TL cıvarında “kıdem tazminatı” ödemesi gerekecektir.

Şu andaki uygulamada akıllı bir iş verenin yapması gereken çalıştırdığı her işçisi için senelik bir ay net maaşını ayırması ve değer artışlı yatırım yapmasıdır (Misal olarak Altın veya kombineli Hisse Senedi Fonuna).

Mecburi bir müeyyide olmadığı için iş verenler kendileri için ilave külfet gördükleri bu yatırıma gitmemektedirler.

İş veren için ileride büyük bir maddi külfet olan bu ‘Kıdem tazminatı’nı ödememek için işçisini emeklilik yaşına kadar iş yerinde tutmamaya çalışmakta, işçisinin kendiliğinden işten çıkması için her türlü Mobbing/Şiddeti uygulamaktadır?

İş veren bu kıdem tazminatı yükünden kurtulmak için yeni işçi alımını on defa düşünmekte ve hiç bir işçisini uzun vadeli elinde tutmak istememektedir.

Tabiki istisnalar kaideyi bozmaz.

“Kıdem tazminatı” bu sebepten işçi istihdamını engelleyen, iş yerinde “Şiddet=Mobbing” ile iş huzurunu ve üretim verimliliğini bozan bir unsurdur.

Çözüm teklifim:

‘Kıdem Tazminatı’nı her iş veren için mecburi ‘Firma Emekliliği’ne çevirmek çözüm olacaktır:

Firma emekliliğinin işçi açısından faydaları: 

İşçi istihdamı desteklenmiş, iş yeri huzuru sağlanmış ve en önemlisi emeklilerin hayat standartı ilave ‘Firma emekliliği’ ile arttırılmış olacaktır.

Mahfuz hakları olan ve Firma emekliliğini almak istemeyenlere alışılagelmiş ‘Kıdem Tazminatı’ fondan toplu olarak ödenme opsiyonu da işçinin tercihine bırakılmalıdır.

İşveren açısından faydaları:

– Kıdem Tazminatının ‘Firma emekliliği’ için fonda toplanması ile emekliye ayrılan işçisine toplu bir para ödemesinden kurtulmuş olacaktır.

– İşçi istihdamından çekinmeyecektir.

– Emekliye ayrılan işçisinin kendisine maddi külfet getireceği korkusundan kurtulacak, kıdemli elemanını gönül rahatlılığı ile emekli yaşı gelinceye kadar çalıştıracaktır.

– İşçisinin kendiliğinden işten çıkması için mobbing/şiddet uygulayıp iş huzurunun bozulmasına vesile olmayacaktır.

Firma emekliliği nasıl uygulamaya konulabilir:

İş veren her çalışanın Ocak ayı net kazancı miktarını 1/12 ye bölüp her ay işçi adına emeklilik sandığına bağlı oluşturulan bir Fona ilave olarak yatıracaktır.

Yeni işe başlayanlar kanunun resmi başlama tarihinden itibaren geçerli olan SGK’nın bu ‘Firma Emekliliği’ fonunda biriken ödenekten yaşları gelince ilave bir emekli maaşı almış olacaklardır.

Kanunun yürürlülüğe girdiği tarihten önce çalışma hayatında olanlara kıdem tazminatı hakları kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanarak emeklilik yaşları gelince kendilerine ödenecektir.

İşçiler bu birikmiş mahfuz haklarını isterlerse ‘Firma Emeklilik Fonuna’ devredip, emekli yaşları gelince emekli maaşı olarak ta ödettirme hakkına sahip olacaktırlar.

‘Firma Emekliliği Kanunu’nun çıkmasından sonra kimse bundan sonra 65 yaşını doldurmadan, iş görememezlik hali hariç, emekliye ayrılamıyacaktır.

* Misal olması bakımından 39 yıl sigortalı çalışmama karşılık aldığım emeklilik maaşım çalışırken aldığım net maaşın %49,06’sı bir miktardır ve bu maaşla Almanya’da kendinize ait bir daireniz yoksa geçinmeniz çok zordur.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.