DOLAR

34,5467$% 0.18

EURO

36,0147% -0.62

STERLİN

43,3470£% -0.52

GRAM ALTIN

3.005,41%1,48

ÇEYREK ALTIN

5.110,00%0,95

BİTCOİN

3400783฿%-0.41577

Öğle Vakti a 12:55
Amsterdam YAğMURLU
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Yüksel ASLAN

Yüksel ASLAN

16 Ekim 2024 Çarşamba

Kredi Kartı!..

Kredi Kartı!..
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Guten Morgen Deutschland!
Hayırlı sabahlar Türkiye!

Merhum Erbakan hocamız gibi soralım;
“Ey millet,
Ey hükümet,
Ey muhalefet!
Uyuyormusunuz?
Uyanıkmısınız?”

Almanyanın 83.8 milyon nüfusu var, kredi kartı sayısı 38 milyon 400 bin adet.

Türkiyenin 85 milyon 377 bin 500 nüfusu var, kredi kartı sayısı 125 milyon 925 bin 012!

Bu sayının 61 milyon 955 bin 106’sının limiti 100 bin liranın üzerinde.

Karttan alınacak toplam miktar ise 46 milyar 466 milyon 329 bin 428 lira.

2.2 Almana 1 kredi kartı düşerken,
1 Türke 1.5 kredi kartı düşüyor!
Yani 2 Almanın 1,
1 Türkünse 2 kredi kartı var!

Şimdi size daha kötüsünü ve ilgincini yazayım.

Almanya’da çalışan sayısı 46 milyon 100 bin. Bu durumda 1,2 Alman çalışana 1 kredi kartı düşüyor yani her çalışan Almanın kredi kartı yok!

Türkiye’de çalışan sayısı 32 milyon 776 bin kişi. Türkiye’de ise 1 çalışana 3,85 yani 4 kredi kartı düşüyor!

Bu işe, bravo değil, yuh diyorum!

Peki Almanya’da kredi kartı sayısı neden düşük?

1. Kredi kartı Almanya’da Akaryakıt istasyonları, Hotel, online uçak ve tren bileti satın alma ve araç kiralama, bazı Restaurantlar ve bazı dükkanlar haricinde birçok yerde geçmiyorda ondan.
2. Kişiler tasarruflu ve tutumlu ve daha bilinçli.
3. Bankalar her çalışana kredi kartı isteselerde yani müşteride istese, bankada istese, müşteri şartlara haiz değilse VEREMİYORLAR!

Bankacılık kriterleri buna engel. BaFİN yani Bankacılık denetleyen üst kurulu bankaları oylum oylum oyar!

Buradan ne anlıyoruz?

Türkiye’deki bankacılık ve bankalar başı boş bırakılmış. Enflasyonu dizginlemek isteyen hükümet ve iktidarlar veyahut muhalefet işe;
– kredi kartı sahibi olma kriterleri,
– Gelire göre kredi kartı limiti,
– Gelire göre kredi kartı sayısını,
belirleme şartlarından başlayabilir.

Bankalar neden kredi kartı verirler?

1. Çünki vatandaşı bu yolla kolay borçlandırırlar!
2. Borçlu olan müşteri kolay kolay bankayı terkedip başka bankaya geçemez,
3. Kredi kartı borçları yüksek faizli borçlardır, Bankalar bundan çok kar elde ederler,
4. Ne kadar çok kredi kartı ve kullanılan Limit varsa bankanın piyasa değeri ona göre artar.

Ne diyeyim,
Bankalar halkı soymuş ve soyuyor, iktidarlar uyumuş ve uyuyor!

Peki, BDDK (Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Üstkurulu) bu arada ne yapmış?
Veya ne yapar?

Ben söyleyeyim,
Eldeki veriler bize gösteriyorki maalesef gelmiş/geçmiş ve hali hazırda BDDK Başkan ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Bankalar lobisinin etkisinde kalarak bu konuda onlara çanak tutmuşlar!

Düzenlemelerin bankalar lehine, insanımız ve piyasalar aleyhine olduğu aşikar!

Bu veriler doğrultusunda bende diyorumki: “birden fazla kredi kartı kimde varsa limitine bakılmadan beher kredi kartı için hem bankadan 1000 TL ve hemde kart sahibinden 1000 TL bir sefere mahsus vergi kesilsin ve bir yıl içinde buna çözüm ve sınırlama getirilsin”.

Bunlara ceza vermek gerek çünki yaşanan enflasyonda bunların etkisi çok büyük!

Yüksel Aslan
Berlin, 16.10.2024

Devamını Oku

Çağımızın İnsanının Problemleri!..

Çağımızın İnsanının Problemleri!..
0

BEĞENDİM

ABONE OL

– YÜKSEL ASLAN

Federico Fellini, İtalyan Sinema Yönetmeni, yapmış olduğu fimlerinde modern çağın insanının; “Arabamı nereye park edeceğim?”, “Tatilimi nerede geçireceğim?” diye iki büyük problemi olduğunu ve bu iki problemin insanlarda büyük strese ve hastalıklara sebebiyet verdiğini söylüyor.

Ayrıca bu çağın refah toplumunda insanların;
– Yiyenler!
– İçenler!
– Sevişenler!
– Yarışanlar diye dört ana grupta toplanabileceğini ve bu dört ana özelliğinde insanları ve toplumları hızlı bir şekilde feci ölümlere ve sonlara sürüklediğini belirtiyor.

Felliniye Göre;

YARIŞANLAR

Bunları, karada, havada, denizde, fezada 30 kmh, 70 kmh, 370 kmh kesmiyor. En hızlı olmak, en ulaşılmaz rekora sahip olmak için en büyük piyesli motorları yapıyorlar, en etkili yakıtları icad ediyorlar, motorla, botla, yelkenliyle, yatla, otomobil, uçak, bisiklet, koşu… herşeyde en hızlı olmalılar. Daha çok antrenman yapabilmek için buz dolu havuz ve küvetlerde olmadık acıya katlanıyorlar. Ve sonunda denizde, karada, havada, uçarken, kaçarken, sürerken, koşarken, kayarken… bir virajı alamıyor, patlıyor, yanıyor, paramparça ölüp terki hayat ediyorlar.

YİYENLER

Bunları helal yemek kesmiyor. Domuz, maymun beyni, gergedan boynuzu, timsah, yılan eti, fil kulağı, bilmem hangi hayvanın yarağı, köpek balığı süzgeci, hayvan veya insan cenini, kan… hülasa karada, havada insan fıtratına aykırı ne varsa onları yiyorlar. Olmadık katkı maddeleri, iştah açıcı kimyasallar icad ediyorlar.. sonunda obez olup çıkıyorlar. Kalp-damar, kanser, diabet vb. hastalıklara yakalanıp ölüp gidiyorlar.

SEVİŞENLER

Kadın-erkek flörtle başlıyor, sonra grup, sonra erkek erkeğe, kadın kadına, olmadı ınsest, olmadı pedofili, o da kesmedi fetişim, zoofili, mazoşizm, nekrofili (cesetle sevişenler), Agalmatophilia, Skopofili, Simparafili… gibi sapkınlığın her türlüsünü yapıp aids, frendi vb hastalıklardan veya tüm deneyimler sonunda olay “bahçivan, aşcı, şoför, uşak, hanımağa, evin beyi” döngüsünü aşıp geri kalan tek haz olan ölümüde tatmak için ruhi bunalımla intihar ediyorlar.

İÇENLER

Su, ayran, şerbet ve meyve suları bunları kesmiyor. Önce Alkolsüz içecekler, sonra bira, şarap, şampanya, rakı, uzo. Bunlar kesmedi mi kokteyl, sigara, puro. Daha da kesmedi esrar, eroin, kokoin, morfin ve envai çeşit uyuşturucu hapları… sonra titreye titreye ..berip gidiyorlar.

TÜRKİYE’DE DURUM NE?

Türkiyemizin refah seviyesi yükseldikçe tüm bu dertler bizide buldu, buluyor, bulacak.

Fellini’nin görüp, tecrübe edemediği ise Türklere özgü “arabamı nereye park edebilirim?” soru ve sorununda “oraya park etme benim evin önü!”, “oraya park edemezsin çek arabanı benim dükkanın önü!”, “ben park ederim, devletin caddesi nerden senin oluyormuş” diye başlayıp “vahşi batı” gibi silahı hızlı çekenin hayatta kaldığı bir ülke olup çıktığımız.

Önceden arabamız, yolumuz yoktu, kavgamızda yoktu. Refah arttı, araba, yollar çoğaldı, herkes silahın alasını satın aldı amma huzur kalmadı! Her gün “bana niye yol vermedin? niye park ettin/ettirmedin? Bana niye korna çaldın?” kavgaları sonucu insanlar katlediliyor!

Bu gidiş gidişse eyer; “yiye yiye, yarışa yarışa, sevişe sevişe, içe içe, vuruşa vuruşa cehenneme gidiyoruz”!

Devamını Oku

European Tulips Club’tan “Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri“ konulu kapsamlı bir kitap!..

European Tulips Club’tan “Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri“ konulu kapsamlı bir kitap!..
0

BEĞENDİM

ABONE OL

EUTURKHABER/BERLİN-Merkezi Berlin’de olan EUROPEAN TULIPS CLUB (Avrupa Laleler Düşünce Kuruluşu) „Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri“ hakkında kapsamlı bir kitap yazdı.

Kitabı, ETC Yönetim Kurulu Üyelerinden Haldun Nurhan Şenyuva başkanlığında Dr. Ali İhsan Ünlü, Dr. Bekir Alboğa, Çetin Yazıcı, Hakan Yazanel, Dr. Mustafa Yoldaş, Şenol Dursun, Yüksel Akyol ve Yüksel Aslan’dan oluşan yazar kadrosu kaleme aldı.

Türkiye’nin, 31 Temmuz 1959 tarihinde 22. Hükümeti (4. Menderes Hükümeti) tarafından AET kurulduktan sadece 1 yıl sonra ortaklık başvurusu ile başlayan ve 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara Anlaşması’nın imzası ile önü açık, sonu belirsiz bir sürece giren Avrupa Birliği macerası bu kitapta çok kapsamlı, öz ve tüm boyutlarıyla ele alınıyor.

1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Ankara Anlaşması’nı imzalayan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet İnönü’nün „AET, Beşeriyet tarihi boyunca insan zekasının vücuda getirdiği en cesur eser!“ diye tanımladığı Avrupa Birliği açısından Türkiye’nin önemini, “Eğer Avrupa Birliği, bir serbest ticaret bölgesi olarak kalmakla yetinecekse bunu Türkiye olmadan da yapabilir.

Ama Avrupa Birliği eğer, küresel sorumluluklar yüklenme peşindeyse onu Türkiye olmadan yapamayız” diyen Fransa eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac kavramış ve tüm AB’ne ve dünyaya anlatmaya çalışmıştır.

EUROPEAN TULIPS CLUB (Avrupa Laleler Düşünce Kuruluşu) bu kitapta, AB’nin, Türkiye-AB ortaklığı hangi şartlarda gerçekleşirse sayın Chirac’ın dediği „Küresel bir güç“ olabileceği? „Imtiyazlı Ortaklığın“ neden olamayacağı? konularını işlenmiş ve Türkiye’nin, AB’ne geciken “Tam Üyeliğinin” AB ve Türkiye ülkeleri açısından zararlarına değinerek konuya „Geçici İmtiyazlı Ortaklık“ başlığı altında yepyeni bir perspektif kazandırmıştır.

ETC bu kitabı her kesimin anlayabilmesi için, teknik, bürokratik ve hukuki bir dilden uzak, gündelik Türkçeyle gayet açık ve anlaşılır bir lisan ve üslupta yazmıştır.

Kitapta Ayrıca; Türkiye Cumhuriyeti, AB’ne hangi şartlarda tam üye olursa ne kazanır? Ne kaybeder? Türkiye-AB arasındaki çözüm bekleyen sorunlar nelerdir?

Tam Üyeliğin Türkiye ve AB’ne getirisi-götürüsü nelerdir? Tam üyelik olmazsa Türkiye hangi yolu tercih etmelidir? İmtiyazlı ortaklık neden bir seçenek değildir?

Ne zaman olacağı belli olmayan tam üyelik sürecine kadar oluşturulması gereken ‘Geçici İmtiyazlı Ortaklık’ nedir ve neden önemlidir? gibi çok önemli konuları okuyucunun bilgisine sunuyor.

Kitap, AB-Türkiye ilişkileri hakkında bilgi edinmek isteyen kişilerin el ve kaynak kitabı olacağı hususunda gerçekten çok iddialı yazılmış.

Alanında eşsiz ve tek eser olma özelliğindeki bu kitabı okuyucular EUROPEAN TULIPS CLUB’ın www.etcev.eu sayfasından PDF olarak indirebilirler.

Yüksel Aslan
EUROPEAN TULIPS CLUB BAŞKANI

Devamını Oku

Bizim bir ‘DAVA’mız var!

Bizim bir ‘DAVA’mız var!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Almanya’ya Hürriyet Getirmek!

3 Kasım 1839’da Sultan Abdülmecid’in Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Koca Mustafa Reşit Paşa tarafından okunan Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu veya Tanzimât-ı Hayriye (Hayırlı Düzenlemeler) neticesinde, Devleti Aliye’nin tebasına “Hürriyet” getirmek arzusuyla başlayan batılılaşma, ülkenin parçalanmasına ve nihayetinde 30 Ekim 1961 yılında bizlerin Avrupa’ya işçi olarak gelmesiyle neticelendi.

2. dünya savaşı ve 1945 sonrasının güçlü ve dirayetli Alman siyasileri ve devlet adamları, sanayisi, altyapısı, havaalanları, yolları,enerji ağları harabeye dönmüş, 6 milyondan fazla genç insanını kaybetmiş, bir o kadarda yaralı, malül, dul, yetim ve öksuz kalmış bir ekonomiyi ve toplumu, enkazdan alıp ayağa kaldırmayı başardılar.

Lakin o dirayetli ve güçlü liderleri dinlemeyen bugünün refah toplumu Almanyasında Hitler faşizmini aratmayan bir lbgt Lobi faşizmi ve baskısı, Alman halkı ve ekonomisi hilafina, ABD yanlısı bir siyaset güden sosyal demokratlar, yeşiller ve liberaller var.

Ve bu siyaseti, Klaus Schwab’in World Economic Forumu, Soros’un Open Society Foundation’u, BlackRock, Goldman Sachs, Aspen Société gibi vakıfların yönlendirmesi, bunların amaç ve gayeleri doğrultusunda yürüten vasıfsız, yeteneksiz ve sığ görüşlü Alman siyasileri Almanya’yı gönüllü yönetiyorlar.

Alman medyası ise bu uluslararası düşünce vakıf ve kuruluşlarıyla, çıkar ve menfaat odaklarınca satın alınmış olup, Alman halkını; beyinleri istila edilmiş vaziyette, yalan, yanlı, yanlış ve asparagas haberlerle uyutarak provake edip yanlış yönlendirmek süretiyle Alman devleti ve milletinin hilafına yönetilmelerini sağlıyorlar.

4 Kasım 2023 yılında kuruluş komisyonu çalışmalarına başlayan ve Ocak 2024 yılında faaliyete başlayan #DAVA Partisinin bu bağlamda en büyük ideali; Alman halkına “HÜRRİYET” getirmek suretiyle Almanya’daki siyaseti tekrar Alman devleti ve Vatandaşlarının menfaati doğrultusunda şekillendirmektir.

Hürriyet bu sefer Selanik’ten Anadoluya değil, Anadolulu Almanlar eliyle Almanya’ya ve Avrupa’ya gelecek.

Devir, aldığımız Hürriyeti ve nimetlerini şimdi Avrupa halkıyla beraber paylaşmak.

Yol uzun!
Niyyet sarih ve sahih!
Hedef güzel!

Selam olsun Almanya’ya Hürriyet getirecek olan kutlu yolun yolcusu
#DAVA SAHİPLERİNE!

Devamını Oku

Berlin Kentsel Gelişim, İnşaat ve Konut Senatosu Katılım Meclisi Sözcüsü Kardeşinize Kulak Verin!..

Berlin Kentsel Gelişim, İnşaat ve Konut Senatosu Katılım Meclisi Sözcüsü Kardeşinize Kulak Verin!..
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İki dakika geri yaslanın ve yazacaklarıma kulak verin.

1. Berlin eyaleti dünyanın enbüyük 4. AB’ninde en büyük ekonomisi olan Almanyanın başkenti.

2. Bu eyalette konut sahibi olan (yani bir müstakil ev veya bir apartmanda daire sahibi) kişi sayısı toplam nüfusun sadece %16’sı! Bu oranla Berlin, tüm Avrupa’da, tüm dünya başkentleri arasında (Afrika, Latin Amerika ülkeleri dahil) sonuncu durumda.

3. Berlin eyaletinde sokakta yaşayan evsiz insan sayısı 10 bin (bu rakama Doğu Avrupa’dan gelip sokakta yaşananlar dahil değil).

4. Berlin’deki her 3 emekliden biri fakirlik sınırı altında gelire sahip.

5. Berlin eyaletinde 18 yaş altında 632.890 genç ve çocuk var. Bunlardan 154.889’u Sosyal yardım almadan hayatını idare ettiremiyor. Yani Berlin’deki genç ve çocukların %24,5 fakirlik sınırı altında gelire sahip olduklarından sosyal yardıma bağımlı yaşıyorlar.

6. 2014 yılından bu yana son 10 yıl içinde Berlin’deki kiralar bazı ilçelerde %70, bazılarında da %200 oranında artmış durumda.

7. Berlin’de 1 milyon kişinin “konut kiralama önceliği belgesi” (Wohnberechtigungsschein) olmasına rağmen, bu belgeye sahip kişilere kiraya verilebilecek konut sayısı yalnızca 90 bin adet! Yani 910 bin kişinin elindeki belgenin bir hükmü yok!

8. Berlin eyaletinde bir arsanın imar planından geçme süresi ortalama 7.8 yıl, nerdeyse 8 yıl sürüyor bir yerleşim planının çıkması. Yani 10 yılda süren imar süreci var, 5-6 yılda.

9. Yeni yapılacak inşaatlardan istenen; dual kalorifer sistemi, yenilenebilir enerji zorunluluğu, KfW 40 standartları, DGNB sertifikasyonu, Recycling Pass (yeşil bina kimliği), Taxonomi vs. vs. inşaat maliyetlerini altından kalkılamayacak kadar pahalı hale getirmiş durumda.

10. 2000’li yılların başında Berlin’in kiraya verilecek 430 bin Sosyal konutu varken bu rakam şuanda 104 bin 757 adete düşmüş durumda ve acilen 130 bin ek sosyal konuta ihtiyaç var. Ama Berlin eyaletinde kamu + özel sektör yılda sadece ve sadece 14 ila 17 bin konut imar edebiliyor! Bu kaplumbağa hızı ve siyasilerle Berlin konut problemini hiçbir zaman çözemeyecek!

11. Berlin’de güzel olan “Hochhausleitbild” (yüksek bina örnekleri) uygulaması var. Hangi ilçede, nerelere gökdelenler yapılacak, mimarisi nasıl olacak vs bunlar önceden belirleniyor. Keyfe keder uygulama yok!

12. Bazı siyasiler artan kiraların önüne geçmek için “kira tavan fiyatı” (Mietendeckel) uygulamak istiyor ama koalisyon ortakları ve muhalefettende buna karşı olanlar var ve bu uygulama hayat bulmayacak.

13. Berlin’de konut az, kiralama ihtiyacı çok olduğundan, kiralık daireleri görmeye aynı anda 150-200 kişinin veya daha fazla taliplinin geldiği, 200-300 metre kuyrukların oluştuğu görüntülere pek sık rastlamak mümkün! (Asla mübalağa değil, realite!).

14. Uzmanlara göre Apartman yönetim şirketleri (site ve bina yönetimleri) konut kira yan giderlerinin (Nebenkosten) %90 nına yakınını yanlış (kiracı aleyhine, kasıtlı olarak) hesaplıyorlar. Hatta bazı sevmedikleri kiracılara daha fazla (extradan 500-1000-3000) hesabın üzerinede koydukları oluyor!

15. Berlin’deki siyasiler düşman başına! Halk artan kiralardan şikayetçi, bunlar “yeni konut yapılmasın ama kiralar ödenebilir olsun” istiyorlar! Toplantıda “aman Allahım, bunu söyleyen siyasideki beyin ördekte olsa göle götüyle dalacak” diye düşünmedim de değil!

Son söz:
Türkiyedeki rantçı çarpık kentleşmeyi benim gibi Alman belediyelerinde siyaset yapan, Almanya’da konut ve Altyapı işlerinde çalışanlar çözecek.

Almanya’daki konut sorununuda Türkiye’deki Toki gerçeğini ve örneğini gören, bilen, tanıyan, uygulamadan haberdar olan dinamik Türk asıllı siyasiler ve Türk tecrübesi çözecek!

Demem o ki; Almanya’daki Türkler, hem Türkiye ve hemde Almanya için bir değer, hazine ve veli nimet!

Biz, bize bir adım gelene bir km koşan, bir verene, bin verenleriz.

Kıymet bilmek lazım.

Not: Türkiye’de “bizim ilçeye niye gaz gelmedi? bizim sitede daha gaz niye yok!” diye sizler hayıflana durun, Almanya’da yeni konutlarda gaz kullanımı artık yasak!

(Mutfaklarda zaten 2000’li yıllardan beri gaz bağlanmıyor, gazlı kaloriferler kurulabiliyordu, şimdi yeni binalara gaz kaloriferi takamıyorsunuz ve 30 yaşını doldurmuş tüm gaz kaloriferleri iptal edilip, yerine başka yakıtla idame edilen kalorifer kurmak zorundasınız!).

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.