DOLAR

35,2068$% 0.3

EURO

36,7672% 0.92

STERLİN

44,3202£% 0.7

GRAM ALTIN

2.968,33%1,32

ÇEYREK ALTIN

4.853,00%0,96

BİTCOİN

3433497฿%0.42977

İmsak Vakti a 02:00
Amsterdam HAFIF YAğMURLU 10°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Yüksel ASLAN

Yüksel ASLAN

16 Ekim 2024 Çarşamba

Anı!..

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yokluk vardı.
Var yoktu.
Yok vardı.
Ama açlık, şikayet, geçinememe yoktu.
Şükür çok vardı, açlık yokluk yoktu!

Sevgili dostlar,
İlk defa berbere imam hatip orta okul 3. sınıftayken Sinopta gittiğimi hatırlıyorum.

İlkokul öncesi ve okul zamanı saçlarımızı kim kesiyordu? hatırlamıyorum ama kesin dedeler, abiler, ablalar bizleri traş ediyorlarmıştır.

İlkokul 5. sınıfta saçlarımı çok uzattım. Merhum hocam Nihat Edikoğlu “senin saçların güzel uzat” derdi.

İlkokul bitince Almanya’ya gittim.
Ramazan ayıydı.
Sahurdan sonra yattım.
Sabah kalktığımda evde rahmetli babamın bir arkadaşı vardı, babam haber salmış, “gel oğlumun saçlarını kes” demiş.

Yani Almanya’da da hep evlerde traş olduk.
Köylümüz merhum Sefer usta veya oğlu Murad abinin müdavim müşterileriydik.

Buraya nerden geldin? diyeceksiniz.
Hafta sonu traş oldum.
Şimdi aynada saçlarıma bakarken aklıma köyümüzde bir dul bayan vardı, rahmetliyi hatırladım.

Oğlunun saçlarını makası olmadığından koyun kırkacağı ile traş etmiş, çocuğun kulaklarınıda kanatmış yani hatrı sayılır kesmişti.
Saçlar tren yolu gibiydi.

O zamanlar bunlar normaldi.
Ama o yengemizden ölene kadar “açım, şuyum yok, buyum eksik” diye birşey duymadım.

Taze pişmiş sıcak mısır ekmeğini parmakla deler, üzerine zeytin yağı döker, birazda tuz serper yerdik.

Yumurta fazla olsun, ekmek banalım karnımız doysun diye sulu ve salçalı yumurta yapar, iki yumurtayı 4 kişi katık yapar yer ama şikayet bilmezdik, kimsedende bir şikayet duymazdık.
Olana şükür vardı.

Kış günleri kara lahana, kiren turşusu pirzolamız, kar üzerine dökülmüş pekmez ise tatlımızdı.
Sahi pirzola adını kaç yaşımda öğrendim?
Kaç yaşımda ilk defa yedim?

Bilmezdik biz sucuk, salam, sosis, bonfile, pastırma, çikolata, pasta ne?
Çiftte, çubukta, çobanda, harmanda, ekmek, soğan, domates, biber oldumu paşaydık.

Yokluk yoktu.
Herşeyimiz vardı.

Şükür vardı, dost vardı, komşu vardı, sohbet vardı, yardımlaşma, güleryüz, güven vardı.
Tavuk, kuzu, köpek, eşek, buzağı, inek, koyun, keçi, kedi vardı.
Yar, yaren vardı.

Gökte yıldız, dalda elma, erik, kiraz, dut, incir, armut, ceviz, fındık, kestane, uvaz, töngel vardı.
Hatta kendi yaptığımız 4 tekerlekli tahta arabalar, löp tüfeklerimiz vardı.

Zindeydik, zıpkın gibi dinçtik. Çünkü hem hareket hemde bir kişiye yetecek ekmeğimizi üç kişi bölüştüğümüz için sağlıklıydık, obezite ne lügatımızda dahi yoktu.

Stres mi? daha bize uğramamıştı.
Sağlıklıydık.
Saklambaç, esir alma, birdirbir, yakartopu, beştaş, zorbana, tombala oyunlarımız vardı.

Gelin almalarda, düğün alaylarında köylüyü taşıyan bir traktörümüz dahi vardı.
Çok zengindik o zamanlar.

Şimdi her evde 2-3, minimum bir otomobil var,
Televizyonlar, ipadler, laptoplar var,
Buzdolapları, derin dondurucular et, balık, peynir, erzak, yiyecek dolu,
Her gün cafe, bar, restaurant gidiliyor,
bebeler dahi berberde traş oluyor, markalı giyiniyor,
İnsanlar obez,
İnsanlar göbekli,
ama insanlar aç,
ruhlar aç,
gözler aç,
gönüller aç.

Üstü bir oda ev, altı ahır evlerimizde saçta pişmiş buğday ekmeğine pekmez sürüp hamd edenlerin, şükredenlerin evlatları,
villalarda, yatlarda, markalı arabalarda, sitelerde, kasırlarda, nusretlerde, konaklarda da yemek yeseler açlar.
Doymuyorlar.
Doymuyoruz.

Bize, başta rahmetli babaannem ve sonra tüm büyüklerimiz “yemeğe besmeleyle başlamamızı” öğretmişti.

“Besmelesiz yerseniz, şeytan yemeğinize ortak olur, doymazsınız” derlerdi.

Besmele aynı olduğuna göre dün doyanların, şükredenlerin evlatları bugün neden hiç doymazlar?

Ya bugün yemeği besmelesiz yiyoruz!
Ya besmele çekmiyoruz!
Ya da besmele ne bilmiyoruz!

Ne diim?
Allah cc gözümüzü, gönlümüzü doyursun.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.