HOCAM!..

Kim?

Beylikdüzü Birlik Sanayi Meslek Lisesinde bir öğretmen müsveddesi.

Öğrenci ne suç, kabahat, hata, kusur işlemiş olursa olsun o şekilde bir dayağı hak etmiyor.

Kaldıki haylaz, asabi, kural tanımayan, saygısız bir öğrenci olsa o kadar masum olmaz ve o hocaya o şekilde kendine vurmaya müsaade etmez!

Biz de lisede okuduk!
Bir Hocamız vardı.
Metin Öziskender, Edebiyat öğretmeni.
Yazılılarda 1-2-3-4-5 soru sorduğunda soruyu cevaplarken;

Yanıt 1, yanıt 2 diye yazmamız gerekiyordu.
Cevap 1, cevap 2 diye yazanlardan not kırıyordu. “Acele” yerine de “ivedi” demeliydik.

Hocam diyenlerin sözlülerinede düşük not veriyordu. Öğretmenim demeliydik.

Bu dayatmasının bize ne üniversite girişinde, ne başka bir sınavda hiçbir faydası olmadı.

Ona da olmadığı kesindi lakin içindeki militan ruhu ancak böyle tatmin edebiliyordu.

Yıllarca bu ülkenin TRT’sinde “Bana Hoca deme! Hoca camide” diyen bir bayan çok şirin gösterildi!

Ben üniversitede okurken bu tiplerden çok vardı. Ama benle baş etmeleri zordu (kulakları çınlasın Prof. Dr. Nur Serter az çekmedi).

Üniversitelerdeki İnkilap Tarihi hocaları (İktisat Fakültesinde İnkilap tarihinin ne alakası varsa) bir ara moda halinde öğrencilere şu soruları sorarlardı;

– Demokratik rejim mi? Şer’i rejim mi daha iyidir, (Şer’i diyenlere zevkle zayıf not verir, kendilerinide acaip tatmin ederlerdi).

– Atatürk demokrat bir lidermidir? Dikdatör bir lider midir?
gibi….

Benim de şansıma Dokuz Eylül İktisatta iken ” Atatürk demokrat bir lider midir? Dikdatör müdür?” sorusu düşmüştü.

Sınav biter bitmez öğrenci arkadaşlar merakla bana koştular.

“Yüksel sen Atatürk dikdatör demişssindir, bu sefer 100 alamayacaksın İnkılap Tarihi’nden” dediler.

Ben de: “Yoo hiçte öyle demedim”!
“Ya ne dedin, demokrat mı dedin not almak için zoru görünce?”
“Yooo demokrat ta demedim!”
“Ya ne dedin?”

“Yazdım ki; Atatürk demokrasiyi de, otoriteyi de, dini, milli ve kültürel değerleri, inançlarıda iyi bilen, hedefine ulaşmak için bunları iyi kullanan, Osmanlının yetiştirdiği, Osmanlı için değerli kurmay paşalardan biridir.

Ne demokrattır, ne dikdatördür. O, Otoriter bir liderdir. Hedefine ulaşmak için bazen demokrat, bazen diktaya varan otorite, bazen islam dini, bazen milli değerleri yani nerede ne gerekiyorsa onu kullanmayı başarabilen zekaya sahipti.

Balıkesir şehrindeki Zağnos Paşa Camii’nde hutbe okurken, TBMM’yi cuma günü dualarla açarken teokratik bir lider gibi, Saltanat ve Hilafet kaldırılırken “imzalamayanların bir daha aralarında olamayacağını” söylerken diktaya varan otoriter lider gibi, her kararı oylamaya sunarak demokrat davranmayı başarabilmiştir.

Dolayısı ile Otorite yönü çok baskın, demokrat ve dikta yönü zayıf, teokratik olmayan bir liderdir” dedim.

Sınavlar açıklanınca Hocamız Enver Daldal;”acaip adamsın, seninle fikren mücadele çok zor, herseferinde beklenmedik bir çıkış buluyorsun” demişti.

Sonuç; Hocaya düşman öğretmen yetiştiren eğitim sisteminden de, böyle öğretmenlerden de memlekete fayda gelmez.

Tavsiye; o talebenin velisi o öğretmene bir gözükse hiç fena olmaz!

Yazıdan anladığımız; memleketin öğretmeni, akademi hocası, doktoru, profu sadist derecesinde militan.

Eğitim harici her haltla ilgililer. Geçenlerde biri “Atatürkün ruhunu çağırdık” diyordu, biride Zübeyde hanımın heykeline secde ediyordu.

Boğaziçindekiler de yağmur yağış heykel gibi dimdik bahçede dikiliyorlar.

Ülke tımarhaneye döndü!